Yolculuk Çeviri- Birsen Özge Gökçe
Mattel ve Greta Gerwig’in milyonlarca dolarlık nostalji ve fosforlu pembe güzellemesi Barbie, gişe rekorları kıran bir hit ve gerçek bir kültürel fenomen. Film gişede bir milyar dolardan fazla hasılat elde etti ve ana akım basından sola kadar her yerde onu sanatsal ve politik bir başyapıt olarak öven çok sayıda soluksuz makaleye ilham verdi.
Ancak Barbie’nin gerçek hayattaki cinsiyetçilik ve insan duygularının karmaşık dünyasıyla boğuşan ünlü oyuncak bebek hikayesi tam olarak oturmuyor. Filmin konusu çoğunlukla dağınık ve aşırı duygusaldı. Senaryonun altından kalkmak için çok çalışan Margot Robbie ve Ryan Gosling’e (Barbie ve Ken) bir saygı duydum. Ancak birkaç tatmin edici espri dışında, mizahın çoğunu bayat bir öz-düşünümsellik ve küçük plastik bebek için nostalji faktörüne aşırı bağımlı buldum. Zekice detaylandırılmış ve aslına sadık set tasarımı, bazı etkileyici dans figürleri ve çok kısa bir araba kovalamacası eğlenceli olsa da, iki saatlik izleme süresini sürükleyici kılmaya yetmiyor.
Bu elbette yazarın mütevazı görüşü. Ancak Barbie’nin tek suçu biraz saçma olmak olsaydı bu eleştiri yazılmazdı. Barbie eleştirilmeye değer çünkü bir zamanlar ilericiler arasında neredeyse basmakalıp hale gelecek kadar temel bir gözlemi tartışmalı hale getirdi: Barbie cinsiyetçi bir oyuncaktır. En az 50 yıldır bu oyuncak bebek, kadınlara dayatılan imkansız güzellik standartlarını yerine getirme baskısının somutlaşmış hali olarak görülüyor; Barbie’lerle oynamak beş yaşından küçük kız çocuklarında olumsuz beden imajının artmasıyla ilişkilendiriliyor.
Ancak Barbie, filmi sayesinde, pastel hayal dünyasının ardındaki kadın düşmanlığına dikkat çekmeyi uygunsuz gösteren sözde ilerici bir makyajla işine geri döndü.
Filmin kökeni Mattel’in Barbie’yi rehabilite etmek için yürüttüğü kampanyaya dayanıyor. 2009 ve 2016 yılları arasında Barbie’nin pazar payı neredeyse yıldan yıla azaldı. Mattel’in odak gruplarına göre bu durum kısmen, cinsiyetçi stereotipler yaydığı için çocuklarına Barbie almayı reddeden genç nesil ebeveynlerden kaynaklanıyordu. Mattel mesajı aldı ve imajını yenileme zamanının geldiğine karar verdi. Farklı vücut tiplerine ve etnik kökenlere sahip bir dizi bebek çıkardılar ve Barbie’nin reklamlarını elden geçirdiler. Strateji işe yaradı: 2022’de Barbie, giydirme bebek pazarındaki en üst sıradaki yerini geri aldı.
Markayla sinsice dalga geçen ve kadınların karşılaştığı cinsiyetçi çifte standartlar hakkında açıklayıcı gözlemlerde bulunan bir Barbie filmi yapmak, bu yeni pazarlama stratejisiyle uyumludur. Bu, cinsiyetçilikten nefret etseniz bile Barbie’yi sevmenin sorun olmadığına bizi ikna ederek Mattel’in zorlandığı bir kitleyle oyuncağı rehabilite etmek için bilinçli bir taktiktir.
Barbie filmiyle ilgili medyada yer alan haberlerin ve internetteki tartışmaların çoğu, filmin Mattel’e yönelik eleştirilerini Barbie markasının derin ve incelikli -hatta anti-kapitalist- bir eleştirisi olarak alkışlıyor. Ancak filmin Barbie’de yerleşik cinsiyetçi stereotipler, Mattel’in kurumsal doğası ve gerçek dünyadaki cinsiyetçilikle mücadele stratejisi olarak plastik bir bebeğin yeni versiyonlarını piyasaya sürmenin bariz boşluğu hakkındaki kamera şakaları ve göz kırpmaları, tam da 2020’ler için bir Barbie reklamı olarak işlev görmesini sağlayan şeydir. Greta Gerwig’in Barbie’nin cinsiyetçi bir tüketici ürünü olduğunu bildiğini bildiğimi bildiğiniz için, film bizi Barbie’nin siz ne isterseniz o olabileceğine dair temel argümanına ikna etmek için elinden geleni yaparken biz de tüm bunları bir kenara bırakıyoruz.
Filmin Barbie’yi eleştiren duygularının çoğu dramatik ironi yoluyla aktarılıyor. Bunun etkisi onlara zekice bir incelik katmak değil. Onları yumuşatmak, kenara itmektir. Barbie karşıtı bir diyaloğun doğrudan ve dobra dobra verildiği tek seferde, izleyicinin bunu biraz gülünç bulması amaçlanıyor: alaycı genç Sasha karakteri, Barbie’nin cinsiyetçi güzellik standartlarını sürdürdüğünü söylemekten faşist olduğunu söylemeye geçiyor. “Trenleri ya da ticaretin akışını ben kontrol etmiyorum!” Barbie feryat ediyor. Dolayısıyla, Barbie’yi yüzüne karşı eleştirmek çok sert ve abartılı resmedilmiş oluyor.
Ariana Greenblatt’ın canlandırdığı Sasha karakteri üzerinde durmaya değer çünkü Barbie’nin cinsiyetçiliğinin en korkunç örneklerinden biri ve filmin ortaya koyduğu daha geniş argümanın bir metonimisi. Sasha, toplumun ona yüklediği cinsiyetçiliğe öfkeli, akıllı ve kendine güvenen genç bir kadın olarak tanıtılıyor. Film açısından bu durum, Sasha’nın annesi America Ferrera’nın canlandırdığı Gloria ile arasını açan talihsiz bir katılığı yansıtıyor.
Bu sorun Sasha ve Gloria’nın Barbieland’e seyahat etmesiyle çözülür ve Sasha burada biraz rahatlamayı ve Barbie’nin büyülü potansiyeline yeniden aşık olmayı öğrenir. Bu dönüşümün altını çizmek için, Greenblatt’ın saçı, makyajı ve kostümü ekranda her göründüğünde daha özenli, daha feminen ve daha pembe oluyor. Anne-kız arasındaki ilişki iyileşiyor ve Sasha, içindeki Barbie’yi kucakladığı için gerçek dünyaya daha iyi bir şekilde dönüyor.
Barbie gibi cinsiyetçilik totemlerine karşı öfke duyan yorgun bir genç kız olmak harika. Soran herkese tavsiye ederim. Bu ergen feminist öfke, daha işlenmiş bir politika setine ulaşma yolunda erken bir adım olabilir. Filmin en kötü anlarından biri, Sasha’nın, çoğunluğu genç kadınlardan oluşan seyircisine, sevilmek ve mutlu olmak için en iyi şansımızın pembe hayaller evi çizgisindeki siyasi ve kültürel çıkmaz sokaktan geri dönmek olduğunu anlatmak için kullanıldığı andır.
Barbie’nin savunucuları ayrıca Ben Shapiro gibi cinsiyetçi internet ideologlarının filme yönelik saldırılarının filmin solcu içeriğinin kanıtı olduğunu savunuyor. Açıkçası, Target’ın gökkuşağı tişörtleri satması, Hillary Clinton’ın başkanlık adaylığı ve Mars’ın yeşil MnM’in topuklu ayakkabılarını spor ayakkabıya çevirmesi gibi pek de solcu olmayan pek çok şey aşırı sağı rahatsız ediyor.
Bunun ötesinde, Ken ve yandaşlarının Barbieland’i Kendom’a dönüştürmesi ve Barbie’leri ataerkil bir düzeni kabul etmeleri için kandırmasına dayanan filmin ana çatışması, Shapiro’nun videolarındaki mantık ile paralellik taşıyor. Ken’lerin Barbie’ler üzerinde tahakküm kurmaya çalışmasının nedeni, tatmin edilmemiş olmalarıdır; Barbie’lerden yeterince ilgi görmüyorlar, kendilerine küçümseyici davranılıyor ve tüm işler kadınlar tarafından alınıyor! Destan sona erdiğinde, uzun süredir baskı altında tutulan bu erkeklerin kendilerini gerçekleştirmelerini konu alan bir müzikal aracılığıyla Barbie Ken’den özür dilemek zorunda kalır ve onun duygularını önemsemediği için hatalı olduğunu kabul eder.
Bu dramatik ark, Barbie’nin cinsiyetçiliğe karşı mücadelede kadınlara yönelik reçetelerini yansıtıyor: sadece cinsiyet rolleri hakkındaki zihniyetinizi değiştirin, #Barbiecore’u geri alın veya kendinizi “Kenough” ilan edin. Bu bağlamda güçlenme bir birey olarak elde edilir ve siyasi içeriği ya da sosyal etkisi ne olursa olsun sizi iyi hissettiren her şey olabilir. Bu, cinsiyetçilik karşıtlığının, size dayatılan toplumsal cinsiyet kalıplarını coşkuyla benimseyerek kendinizi gerçekleştirmeye odaklanan bir versiyonudur. Film bizi bunun isyankar bir tavır olduğuna ikna etmeye çalışıyor.
Film, Barbie’nin “açık uçlu” bir fenomen olduğu fikrini, Barbie’nin mucidi ve Mattel’in ilk kapitalisti Ruth Handler’ın hayalet ziyareti de dahil olmak üzere, farklı imgelerle defalarca kafamıza vuruyor. Handler, “En iyi düşüncelerimi mutfak masasında yaparım” ve “anneler, kızları ne kadar ilerlediklerini görebilsin diye hareketsiz dururlar” gibi şaka yollu repliklerin arasında, Barbie’nin zamanla birlikte evrim geçirdiğini ve cinsiyetçi kökenlerini aştığını anlatıyor.
Bir noktada, filmin en önemli cinsiyetçilik karşıtı ifadesi olduğu açıkça belli olan bir monolog sırasında Barbie, bu bebeklerin kusursuz, güzel nesneler olarak tasarlanmasının en iyisi olduğunu öne sürüyor; eğer tam bir kalın bağırsak için yeri olsaydı, kadınlara cinsiyetçi bir toplumda kendi mücadelelerini hatırlatırdı. Barbie sadece kurtarılabilir değil, ilham verici, hoş bir kaçış penceresi. Mattel yöneticileri her yerde sevinçten ağlıyor. Artık Barbie’nin kadın düşmanı bir para avcısı olması hoş karşılanmadığına göre, sert gerçeklerin olduğu bir dünyada eğlenceli, güzel, otantik benliğinizi ortaya çıkarmanıza yardımcı olacak plastik fantastik, O-T-T, çok kötü-çok iyi bir fikir olması daha iyi.
Barbie’nin biz modern kadınlar için istediğimizi yapabileceğimiz yaratıcı bir tuval olduğu ahlakı konusunda, filmin marka bağlantılarıyla (pazarlama bütçesi prodüksiyon harcamalarını aştı) doyurulmuş bir dünyaya geldiğini gördüğümüzde alaycı hissetmek kolaydır. Göz farı ve ojeden devedikeni çayına kadar Barbie markalı her şeyi satın alabilirsiniz; magazin dergileri Robbie’nin sette “karaciğerini detoks etmek” ve kusursuz Barbie benzeri bir cilt elde etmek için içtiğini söyleyecektir (işte otantik kendini ifade etme!). Belki de tüm bu ürünlerin sadece güçlendirici yaratıcı fikirler olduğunu düşünmemiz gerekiyor. Buna inanmayalım.
Bu yazı ilk olarak 14 Ağustos 2023 tarihinde Redflag’de Eddie Stephenson tarafından yayımlanmıştır. Türkçeleştirdiğimiz versiyonda editöryal kimi değişikliklere gidilmiştir. Yazının orijinal halini okumak için tıklayınız.