Yolculuk Blog – Tuner Tekin
Başlıktaki cümle Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e ait. Geçen hafta yapılan “MÜSİAD 2024 Yılı Değerlendirmesi ve 2025 Yılı Beklentileri” adlı toplantıda dile getirdi. Şimşek bu cümleyle AKP’nin sermaye çıkarlarının en halis temsilcisi olduğu gerçeğini önümüze seriyordu bütün açıklığıyla bir kez daha.
AKP/Erdoğan’ın her daim hayırla ve övgüyle yad ettiği Turgut Özal da iktidar yıllarında ana fikir olarak benzeri sayılacak “ben zengini severim” sözüyle sermayeye olan aşkını ilan etmişti. İşçiler de sadece bu sözüyle değil tüm icraatlarıyla işçi düşmanlığı, sermaye aşkını sergileyen Özal’ı “Çankaya’nın şişmanı işçi düşmanı” sloganıyla tarihin direğine çivilemişti. Aradan yıllar geçti, aynı zincirin halkası AKP, sermaye sevdası, işçi düşmanlığında Özal’ı gerilerde bıraktı. İşçi-emekçiyi hiçleştirme, sermayeye pervasız hizmet etmede hiçbir partinin onunla yarışamayacağını gösterdi.
Küçük bir azınlığın zenginleşmesinin tüm toplumu zenginliğe taşıyacak lokomotif olduğu iddiası neo liberalizmin en başta gelen yalanıdır. Mehmet Şimşek “biz sizden daha çok para kazanmanızı istiyoruz, başka bir şey istemiyoruz” derken artık ipliği pazara çıkmış o neo liberal yalana atıfta bulunuyordu. ‘Daha fazla kar elde etmek için elinizden geleni yapın, biz sahayı sizin için düzlüyoruz işte’ diyordu bir bakıma. Bunu nasıl yaptıklarını artık hepimiz biliyoruz. Büyük sermayeye vergi indirimi, vergi affı, kamu bankalarından geri ödemesini diledikleri zaman yapacakları (ya da yapmayacakları) yeter miktarda kredi, grev yasağı, sendika engellemesi vb. yollarla.
Şimşek MÜSİAD’da sarfettiği cümleyle halk yığınlarının bugün içine itildiği ekonomik yıkımın iktidar tarafından taammüden gerçekleştirildiğini de itiraf etmiş oldu. Vahşi kapitalizm olarak nitelenebilecek neo liberalizmin en sadık kulları olduklarını da tabii.
Neo liberalizm: Vahşi kapitalizmin kod adı
Neo liberal ideolojinin öne sürdüğü tüm argümanlar, kullandığı terminoloji tam bir sahtekarlıktır.
Liberalizmden dem vurur ancak onun tek “liberal” yanı tekellere, süper zenginlere dilediklerini yapma özgürlüğü sağlamasıdır.
Özgürlükten dem vurur, lakin işçilerin gelir kaybının önüne geçmelerinin tek yolu olan sendikalara ve grevlere özgürlük tanımaz. Onun düzeninde sendikalaşma, grev yapma özgürlüğü devlet ve tekeller tarafından kısıtlanır ya da ezilir.
“Serbest piyasa” denir oysa gerçekte ekonominin her sektöründe ancak bir avuç tekel vardır. Her sektörün sınırlı sayıda tekel tarafından ele geçirilmesinin önü açılır.
Emeğin serbestçe dolaşımı denir, oysa bu emperyalist kapitalist yağma düzeninin müsebbibi olduğu savaşlar ve talan yüzünden yıkıma uğramış işçiler, emekçilerin yurtlarını terk ederek göçmen kervanına katılması anlamına gelir daha çok. O göçmenler ki, göç yollarında boğulmaktan, vurulmaktan kurtulanları vardıkları ülkelerde, göçmen düşmanlığına uğramakta, kapitalist krizin nedeni olarak günah keçisi haline getirilmektedir.
Neo liberalizm bize, zenginler daha zenginleşsin, tüm toplum bu yolla refaha kavuşacak der. Ancak sonuçta eşitsizlik tavan yapar. Dünya nüfusunun yüzde 1’i zenginliğin yüzde 50’sini ele geçirir hale gelir. Yoksulluk büyür, derinleşir.
Neo liberalizm bize, zenginlerden hiçbir şey alınmasın çünkü bu ekonomiye zarar verir der. Ve ekler, devlet sermaye için kolaylaştırıcı düzenlemeler yapsın, sermaye dolaşımına dönük her türlü engeller kaldırılsın, kamu varlıkları özelleştirilsin. Yatırımcılara vergi kolaylıkları getirilsin, mal ve hizmetler serbestçe dolaşsın ki, toplum kalkınsın. Ancak tüm bunlar sağlandığında herkes değil ancak bir avuç süper zengin kazanır. Doğa, insan, hayvan, bir bütün olarak tüm canlı yaşam can çekişir hale gelir.
Öte yandan daha fazla servet, tekellerin daha fazla siyasi güç elde etmelerinin yolunu açar. Kendilerini kamufle etmek için siyasal temsiliyete bile ihtiyaç duymaz hale getirir, palazlandırır onları. Onlar da o pervasızlıkla aracılara/temsilcilere gerek duymaz biçimde dünyayı yönetmeye başlarlar. Kendileri de birer milyarder olan Trump, Elon Musk gibiler Amerikan emperyalizminin direksiyonuna geçer örneğin. Kural, kaide tanımaz, dizginsiz bir otoriterlik, faşizm arzı endam eder.
Sonuç küçük bir azınlık dışında herkesin kaybetmesi, sermayenin tüm dünyayı midesine indirmesi, yutmasıdır.
Şimşek gibiler patron sofralarında neo liberal vecizeler döktürür. Ancak halkın karşısında timsah gözyaşları dökerler. Saraylarda yaşayanlar, bir eli yağda bir eli balda olanlar, açlık ve yoksulluk içine itilmiş halka erdem dersi verirler.
Ancak her sahtekarlığın, yalanın bir kullanım ömrü vardır. Popülizmin çuvala sığmadığı zamanlar gelir. Gerçekler galebe çalar, halk uyanır, yan yana gelir. Ve zorbalar kalmaz gider…