Yolculuk Blog – Umut Özenç
Açıkça anlatalım.
Yıl 2023. Dörtlünün yaklaşık 2 hafta süren toplantıları yapılıyor. DİSK temsilcisi konuşuyor. Miting alanı Maltepe olarak belirlenmiş. Neye göre, kime göre soruları ise yanıtsız kalıyor. Seçim rüzgarı ve AKP’nin seçim yenilgisi üzerine kurgular yapılırken seçim zaferi an meselesi diye düşünüyor DİSK temsilcisi.
Ve Taksim önerileri ardından şu ifadeyi kuruyor. “Bundan sonra zaten 1 Mayıs alanı Taksim olacak”.
Çok umutlular.
Ama olmuyor. Seçimlerde bir aksiyon alamayan DİSK büyük hayal kırıklığına uğruyor.
Ne demiş atasözü “Büyük lokma ye, büyük konuşma”.
Ve o gün gelip çatıyor. Bizzat DİSK, KESK, TMMOB, TTB işin öncülüğünü yapıyor ve adeta tarih boyunca hem kolluk baskısı hem de bizatihi kürsünün cansızlığı ile tarihin en kötü 1 Mayıs’ı gerçekleşiyor Maltepe’de.
Devrimciler flamaları yüzünden alana dahi sokulmuyor ve gözaltına alınıyor. Devrimci marşların ses sistemlerinden dinlenmesi ve halaylar engelleniyor. Alandakiler konuşmaları dahi dinlemiyor. Bir güne sıkışan 1 Mayıs böylece kuru ajitasyonlar ile yitip gidiyor. Organizatörler ise günü kurtarmanın rahatlığıyla ayrılıyor alandan.
***
Yıl 2024. DİSK fellik fellik 1 Mayıs toplantılarından kaçıyor. Hatta “Dörtlü”nün diğer bileşenlerinden dahi uzak duruyor. “Taksim” diyor ama bilgi almaya çalışanlara randevu dahi vermiyor.
Neler olduğunu anlamaya çalışıyoruz!
Artık klasik hale gelen dörtlü çağrısı ile yapılan toplantılar dahi yapılamıyor. KESK, toplantı çağrısı yapıyor ama DİSK yine ortada yok. Bilgi soruluyor ama ne Arzu Çerkezoğlu’ndan ne de diğer DİSK yöneticilerinden bilgi alınamıyor. KESK bu yanıtsızlık girdabında yönünü Beşiktaş üzerinden Taksim olarak belirliyor.
Neredeyse bir gün kala “ben Saraçhane’de olacağım” diyor DİSK.
KESK apar topar toplantı çağrısı yapıyor. “Biz de Saraçhane’de olacağız” diyor.
İzinli mi, izinsiz mi derken toplanmalar başlıyor. Kortejler, sloganlar…
Miting alanında konuşmalar falan filan derken DİSK başkanı Arzu Çerkezoğlu barikata doğru kameralar eşliğinde yürüyor. “Taksim’e gideceğiz” diyor ama kolluk oralı değil. Israr yok! Hamle ve irade ise hak getire.
Gerisin geri dönerek kürsüye “Miting bitmiştir” dedirtiliyor. DİSK üyesi emekçiler yöneticiler tarafından alandan uzaklaştırılıyor. Bazıları kalmak için ısrar etse de kimse oralı olmuyor.
Her zaman olduğu gibi devrimciler, emekçiler, muhalif sendikalar dahası halk barikata yükleniyor. Hem de saatlerce. Gaz yiyor, geri çekiliyor ama pes etmiyor. Öyle kararlılar ki. Gelecek günlerin müjdecisi oluyor yaşananlar.
Ve bir sürek avı başlıyor. Ev baskınları ile onlarca insan gözaltına alınıyor günlerce emniyette kalıyor ve tutuklanıyor.
DİSK yine ortada gözükmüyor.
Bugün olduğu gibi Taksim iradesi gösterenler o gün de alanları terk etmiyor. “Hepsini Alacağız” diyerek adeta ant içercesine tek bir arkadaşlarını dahi geride bırakmıyor.
İşte birilerinin macera ve heyecan olarak lanse etmeye çalıştığı, küçümsediği irade budur. Neredeyse 1 yıl sonra Saraçhane kürsüsünden “Onlar olmasa başaramazdık” sözünü söyleten iradedir bu.
***
Yıl 2025. Dörtlü’nün çağrısıyla kurumlar bir araya geliyor. Valilik görüşmesi aktarılıyor. Taksim’in kesinlikle yasak olduğu vurgusuyla “Taksim dışında her yerde kutlama yapabilirsiniz” diyor valilik. Ardından bir toplantı daha. Taksim önerilerinin ışığında Kadıköy dillendirilmeye başlanıyor. Konfederasyonlar ve meslek örgütlerinin Kadıköy önerisine kimi siyasal yapılarda destek veriyor. Neymiş sınıf Kadıköy diyormuş. Ve Kadıköy adeta yumuşak bir geçişle 2025 1 Mayıs alanı olarak belirleniyor.
Kimi çevrelerce bu karar eleştiriliyor. DİSK 1 Mayıs Kadıköy çağrısının ardından bir açıklama yapıyor. Kendince birilerini dürüst davranmamakla suçluyor. Tabi ki üstümüze alınmıyoruz. Çünkü sözümüz net. İrademiz zaten dile gelmiş.
Diyor ki DİSK; “Toplantılardaki mutabakat ve tutanaklara bakıldığında bu dürüst olamayan yaklaşımları görebilirsiniz”.
Dedik ya üstümüze alınmıyoruz. Zira bizim tutanaklarımız net. Saraçhane sonrası tutuklanan arkadaşlarımızın mahkeme savunmaları bizim için en net tutanaklardır. Kayıtlardadır. İsteyen tek tek en ince ayrıntısına kadar bunları görebilir. Açıklama cesareti gösterirlerse hem toplantı hem de mahkeme tutanakları ortadadır.
DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu 1 Mayıs Kadıköy çağrısının ortak mutabakat ile oluştuğunu ve toplantı tutanaklarında bu durumun yer aldığını ifade etse de, o tutanaklarda Devrimcilerin ve pratikte yer alan politik öznelerin “Saraçhane’nin özeleştirisi yapılmadan, yarı yolda bırakıldığı” eleştirileri kamuoyuna duyurulmuyor?
Taksim’in konjonktürel önemine de vurgu yaparak yerimiz Taksim’dir diyenler bir “Tertip Komitesi” oluşturuyor. Taksim çağrısı yapıyor.
Ertesi gün tertip komitesi üyeleri evleri basılarak gözaltına alınıyor. Bunun yanında ise devrimcilere ve muhalif sendikalara dönük bir sürek avı başlıyor.
Geri çekilmek yok.
19 Mart darbesi ile özgürlüklere ve temel haklara saldıranlar gözdağı vermekte kararlı. Taksim operasyonu 19 Mart’ta direnenlere karşı bir kılıç olarak kullanılıyor. Ama nafile. Tertip komitesi yeni arkadaşlarla yoluna devam ediyor.
Gün geliyor…
Aynılar aynı yere, ayrılar ise ayrı yere gidiyor. Şaşırmıyoruz. Defalarca kullandığımız bu sözcük bir kez daha zihinlerde yer ediyor.
İstanbul 52,000 kolluk ile zapt-u rapt altına alınıyor. Ama yetmiyor. Taksim kararlılığı her fırsatı değerlendirerek haykırıyor. “Meydanlar halka kapatılamaz!”
400’e yakın gözaltı ile İstanbul tarihinin görmediği bir kuşatmaya rağmen istenilen başarılamıyor. Ne kuşatma ne saldırganlık işe yaramıyor. Çünkü biliniyor; “Umudu Kuşatacak Ordu Yoktur!”
“İşçi sınıfı Kadıköy diyor” gibi şehir efsaneleri ise birer put gibi yerle bir oluyor.
“Kadıköy’de bir kazanımdır” lafının beyhude bir iyimserlik olduğu ayan beyan ortaya çıkıyor.
Herşey bir yana; Taksim için binlerce insan varıyla yoğuyla direnirken, enerjisiz, düşük katılımlı ve katılımcıları da dahil kimsenin ilgilenmediği bir tablo çıkıyor Kadıköy’de.
Dahası ve en önemlisi, 19 Mart sonrası ortaya çıkan halk tepkisini, üniversitelerde cisimleşen gençlik iradesini ve buralardan yükselen “1 Mayıs alanı Taksim’dir” çağrısını bütünüyle görmezden gelerek Kadıköy’e odaklanmanın siyasal kazanımı sadece ve sadece toplumsal gücü bölmenin beyanı oluyor.
Taksim’de ortaya çıkan irade ise 19 Mart darbesi ile ortaya çıkan muhalif potansiyelin dinamizmini bir kez daha açığa çıkarıyor. Dolayısıyla Kadıköy’de sahnede söylenmesi kurgulanan “Veda Senfonisi” solistlerinin adeta kursağında kalıyor.
Yıllardır tüm güçlüklerle baş etmeye çalışarak, iradesiyle sahnedeki rolü yok sayılmaya çalışılan siyasal öznelerin adeta ötekileştirilmeye çalışıldığı bir tavırdan bahsediyoruz. Dişiyle, tırnağıyla, varıyla, yoğuyla zulme başeğmeyenlerin küçümsendiği yaklaşımlardan.
Ama bu sefer öyle olmuyor. Yok sayılmaya çalışılanlar bu kez daha güçlü ve daha çıplak bir biçimde ortaya koyuyorlar tüm gerçekliği.
Bugün kendine güvenen bu güç, değil Taksim’i Vatanı özgürleştirecek tek güçtür.
Bugün kendine güvenen bu güç, hak mücadelesinin, özgürlük ve gelecek kavgasının yegane birikimidir.
Sokağa veya pencereye çıkanlar, slogan atanlar veya tencere-tava sesi çıkaranlar; mitinglere sesiyle, traktörüyle, sınıfsal simgeleriyle katılanlar, tutsaklık dahil çeşitli biçimlerde bedel ödeyenler, aynı safların ve aynı amaçların ortaklaşmış gücü ve yazılmamış da olsa programatik ifadesidir bunu biliyoruz. Gücünü haklılıktan alan kitlelerin yenilmezliğinin güncellenmiş son örneği olan bu direniş, içinde Gezi dahil geçmiş birikimi de taşımaktadır, gelecek ufkunu da.
Dolayısıyla bu birikimi ileriye taşıyacak olan imkanları da potansiyele ket vuran değil onu açığa vuran duruşlara hiç olmadığı kadar ihtiyaç duyulmaktadır.
Zafer senfonisini söyleyecek onlardır.
Yeter ki onlara inanın.
Yeter ki kendinize inanın.