Türk medyası yas içinde, her köşede onun ne kadar mükemmel bir insan, eş, oğul, yönetici olduğuna dair haberler/yazılar var. Sanırsınız düşünceleri yüzünden acılar çekmiş büyük bir dava insanı ölmüş. Mustafa Koç’un manevi huzurunda hepimiz saygı duruşuna davet ediliyoruz.
Burjuva basın için bu yasın daha doğrusu yas görüntüsünün bir anlamı var. Yas değil görüntüsü elbet, çünkü o maskeli balolar diyarında herhangi bir canlıya dönük yas gibi derin ve soylu bir duygunun yeşermesi evlilik programlarından Leyla ile Mecnun hikayesinin çıkması kadar mümkün. Abartıyorsun diyenlere yoksa siz Game of Thrones’i bir dizi isminden ibaret mi sanıyorsunuz derim!
Sermaye gruplarının sahipliğindeki medya organlarının Türkiye’nin en büyük sermaye grubunun başındaki kişinin ölümüne dönük abartılı ilgisinin nedeni anlaşılır. Burjuva basını bu ölüm vesilesiyle sınıfsal karartma politikasına tam gaz devam edecek elbette.
Peki “bizim saflar”a ne oluyor? Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ Mustafa Koç için taziyede bulunmuşlar. Burjuva arenada at oynatıyor olmanın gerektirdiği zorlukları, normal zamanda yapmaktan kaçınacağımız kimi şeyleri yapmak zorunda kalmayı anlarız. Ancak bunun da bir sınırı var. Bu düzenin egemenleriyle arana net ve kalın bir çizgi çekeceksin. Egemenin sırtında üniforma, elinde silah olmayanına olumluluk atfetmeyeceksin. Tam tersine işlevinin böylelerinin gerçek niteliğini açığa çıkarmaktan geçtiğini bileceksin.
Sınıfsal bakışı yitirmemiş her solcunun bildiği gibi, faşizm ilk ve son tahlilde sermayenin en tekelci, en gerici, en ırkçı, en saldırgan kesimlerinin diktatörlüğüdür. İlk kez karşılaşanlar için soyut olan bu tanımın ne anlama geldiğini Mustafa Koç’un dedesi Vehbi Koç’un 12 Eylül faşist diktatörlüğünün başı Kenan Evren’e mektubuna bakarak gösterebiliriz. Bakın dede Koç şunları ifade etmiş mektubunda:
“Sayın Kenan Evren,
Yakalanan anarşistlerin ve suçluların mahkemeleri uzatılmamalı ve cezaları süratle verilmelidir. Polis teşkilatını teçhiz edecek ve kuvvetlendirecek imkanlar genişletilmeli, gerekli kanunlar bir an önce çıkarılmalıdır.
Şimdi; ‘Faşist ordu iktidara geldi, kapitalistlerle birleşerek, Türk işçisini istismar ediyor’ propagandası yapılmaktadır. Böyle bir iftira karşısında, işçi-işveren ilişkilerini düzenleyecek olan kanunlar dikkatle incelenerek, taraflar için adilane bir şekilde ve asgari hata ile çıkarılmalıdır. Bu düzenleme yapılırken, bazı sendikaların Türk Devleti’ni ve ekonomisini yıkmak için bugüne kadar yaptıkları aşırı hareketler, göz önünde bulundurulmalıdır.
DİSK’in kapatılmış olmasından dolayı bir kısım işçiler, sendikal münasebetler yönünden bekleyiş içindedirler. Militan sendikacılar, bu işçileri tahrik etmek ve faaliyeti devam eden sendikaların yönetim kadrolarına sızarak, kendi davalarını devam ettirmek niyetindedirler. Bu durum bilinerek, hazırlanacak kanunlarda gerekli tedbirler alınmalıdır.
Komünist Parti’nin, solcu örgütlerin, Kürtlerin, Ermenilerin, birtakım politikacıların kötü niyetli teşebbüslerini devam ettirecekleri muhakkaktır. Bunlara karşı uyanık olunmalı ve teşebbüsleri muhakkak engellenmelidir.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Turgut Özal hakkında, birtakım dedikodular başlatılmıştır. Turgut Özal, bir dahi değildir. Onun da hataları olabilir. Fakat bu nazik dönemde, mevcudun içinde, meselelerimizi en iyi bilen insandır. Dedikodulara bakmadan, kendisini tutmakta fayda vardır.
Dinsiz millet olmaz. Din işleri, bu defa, siyasi partilerin istismar edemeyecekleri şekilde düzene sokulmalıdır.
Zatıalilerine ve arkadaşlarınıza muvaffakiyetler temenni ediyorum. Emrinize amadeyim.
(Vehbi Koç, 3 Ekim 1980)”
12 Eylül cellatlarının Vehbi Koç gibi ağababalarının gösterdikleri istikamette neler yaptıkları hepimizin malumu. El birliği ile en karanlık dönemin yaratıcıları oldular.
Torun Mustafa Koç sermaye düzeninin en önde yer alan egemenlerinden biriydi. Ölmeden bir gün önce Tayyip Erdoğan’la görüşmüştü. Ölmeseydi dünya egemenlerinin halkların başına hangi çorapları öreceklerini planladıkları Davos toplantılarına da katılacaktı.
Sonuç olarak Kürtlerin, Türklerin, emekçilerin, sosyalistlerin bir cümleyle halkların yaşadığı acıların, sorunların müsebbibi olan bir düzenin egemenlerine başsağlığı dileyerek en azından sizi takip eden insanlar üzerinde yürütülen ideolojik karartma politikasına destek vermiş olursunuz. Yapmayın bunu..