Tüm dünyadan toplumsal mücadelelere, direnişlere ve devrimci hareketlere dair haber üreten Abolition Media’nın, Filipinler’deki devrimci mücadelenin durumu, Filipinler Komünist Partisi (FKP) ve onun askeri kanadı Yeni Halk Ordusu (YHO) hakkında FKP Baş Sözcüsü Marco Valbuena ile gerçekleştirdiği kapsamlı söyleşiyi, hem enternasyonal alanda önemli bir devrimci deneyim sunması, hem de Marcos hanesi diktatörlüğünün, burjuva demokrasisinin seçimleri yoluyla iktidara geri dönmesinin yarattığı yeni sınıfsal tablonun önemi ışığında iki parça halinde okurlarımıza sunuyoruz.
“Filipin devriminin tam olarak ne zaman zafere ulaşacağını tahmin edemeyiz, fakat hem ülkedeki hem dünyadaki kriz koşulları demokratik halk devrimi için elverişli koşullar sunuyor”
Abolition Media: Filipinler’deki silahlı komünist direniş dünyadaki en uzun süreli ayaklanmalardan biri. Bu niçin böyle ve bunu onlarca yıldır sürdürebilen hareket hakkında ne söylemek istersiniz?
Marco Valbuena: Yeni Halk Ordusu (YHO), öncelikle köylü yığınların desteğine dayanarak yarım asırdan uzun bir süre boyunca devrimci direnişte sebat etti. YHO köylü yığınlarını kazanmak için toprak kirasını düşürme, tefeciliğin ortadan kaldırılması, çiftlik çalışanlarının ücretleri ile köylü ürünlerinin yükseltilmesi gibi asgari hedefler içeren bir toprak reformu gerçekleştirdi. YHO, köylü yığınlarına, halk iktidarının asli birimlerinin temeli işlevi görecek kendi kitle örgütlerini inşa etmeleri için yardım ediyor.
YHO aynı zamanda şehirlerdeki yeraltı örgütlerinden işçi ve orta sınıf kökenli savaşçıların desteğine sahip ve onları kendi saflarına katıyor.
YHO, ABD destekli büyük bir asker ve polis gücüyle karşı karşıya olan daha küçük bir askeri kuvvet olarak, kendisi giderek güç toplarken aynı anda düşmanı zayıflatmak amacıyla gerilla savaşı yürütüyor. Savaşçıları genellikle yerel köylülerden oluşan YHO, fiziksel ve toplumsal zeminde hakimiyet sahibi. Düşmana yalnızca zayıf olduğu yerlerde vururken tayin edici muharebelerden kaçınıyor. Marcos yönetimi altında 14 yıllık sıkıyönetime ve son beş yılın tam kapsamlı askeri taarruzları ile hava bombardımanları da dahil olmak üzere, geçtiğimiz 36 yıl içerisinde bir dizi kontrgerilla kampanyalarına karşı dayanmasını bildi.
1969’dan bu yana savaşan devrimci bir örgüt olarak mücadelenizi geleceği gözeterek yeniden düşünmek zorunda kaldınız mı yoksa FKP/YHO hep uzatmalı bir savaş yürütmesi gerekeceğini biliyor muydu? Yakın bir gelecekte zafer öngörüyor musunuz?
FKP/YHO, başlangıcından beri silahlı direnişin bir uzatmalı savaş olacağını biliyordu. Bu yönde bir gidişat kaçınılmazdı çünkü YHO zayıf ve küçük bir güç olarak, dünyanın en büyük askeri kuvveti [ABD] tarafından fonlanan, silahlandırılan ve yönlendirilen daha büyük bir düşmanla [Filipinler ordusu] karşı karşıyaydı.
Ek olarak, Filipinler 7,000’i aşkın adadan oluşan bir takımada ve herhangi başka bir ülkeyle sınır paylaşmıyor. [Filipinler devrimci hareketi] yabancı bir ülkeden askeri destek almıyor ve kendini kuvvetlendirmek için kendi özenli siyasi ve askeri çalışmasına bel bağlamak zorunda.
Filipin devriminin tam olarak ne zaman zafere ulaşacağını tahmin edemeyiz. Fakat Filipinler’deki hakim sistemin ekonomik ve siyasi krizi ile küresel kapitalist sistemin krizi, silahlı mücadelenin ve demokratik halk devriminin kararlı bir ilerleme kaydedebilmesi için oldukça elverişli koşullar üretiyor.
Filipinler’de savaş alanındaki mevcut durum nasıl ve FKP/YHO nasıl konumlanmış durumda?
2017’den bu yana, Filipinler Silahlı Kuvvetleri ve Filipin Ulusal Polisi, YHO’nun siyasi ve maddi desteğini köreltmek adına köylü yığınlarına karşı şiddetli bir baskı kampanyası, yoğunlaştırılmış istihbarat operasyonları (elektronik gözlem ekipmanına sahip dronların yaygın kullanımı dahil) ve birkaç yüz ila bin arasında askerin bir veya birkaç gerilla cephesine yoğunlaştığı odaklanmış askeri operasyonlar eşliğinde NPA’ya karşı topyekun saldırılar gerçekleştirdi.
Elbette, savaşta muhakkak kayıplar olur. Fakat şimdiye kadar YHO, tayin edici muharebelerden kaçındı ve yenilgilerini minimumda tuttu. YHO, köylü yığınlarıyla bağlarını büyütmek ve sağlamlaştırmak adına faaliyet alanlarını genişletmeye ve düşmanın kuvvetlerini dağıtarak aşırı yayılmaya zorlamaya devam ediyor.
FKP/YHO’nun hükümete karşı mücadelesi içerisinde savaş alanında karşılaştığı en büyük zorluk nedir?
Şu anda FKP/YHO tarafından karşılaşılan en büyük zorluğun, düşmanın büyük ölçekli odaklı taarruzlarının, hava bombardımanlarının ve köylü yığınlarına karşı pasifizasyon ve baskı kampanyalarının üstesinden gelmek olduğunu söylerdim.
YHO, düşmanı kör bırakmak ve gözlem ekipmanlarını işlevsiz kılmak için, daimi olarak yüksek bir gerilla askeri disiplini sergilemek zorunda. Örneğin, YHO birimleri tek bir konumda uzun uzadıya kamp kuramaz. Dronlar tarafından tespit edilmemek için her zaman orman örtüsünün altına gizlenmek ve açık alanda geniş düzen oluşturarak kendilerini belli etmekten kaçınmak zorundalar. Ateşte yemek pişirirken duman çıkarmama becerisinde ustalaşmak veya gece karanlığında hareket etmek zorundalar. Tespit edilemeyecek tedarik hatlarını korumak zorundalar. Düşmanın olası küresel konumlama cihazlarının sızmalarına karşı teçhizat ve ekipmanlarını mütemadiyen kontrol etmek zorundalar. Savunma durumuna düşmekten kaçınmakla birlikte, YHO birimleri her an düşmanla angajmana girmeye ve aktif savunma angajmanına hazır olmalılar.
Bir gerilla cephesi içinde, YHO birimleri düşmanın düzenini bozmak adına farklı noktalarda koordine taktik taarruzlar gerçekleştirebilir olmalı ve onu yoğunlaşmış taarruzlar gerçekleştirmekten alıkoyabilmeli. Bu ise ufak vurucu timlerin, milislerin ve partizan birimlerinin örgütlenip sevk edilmesini gerektiriyor.
Aynı zamanda YHO ve önde gelen Parti komiteleri, toprak için mücadeleyi yürüterek feodal, yarı-feodal ve tüm diğer baskı biçimlerine karşı kitleleri harekete geçirebilmeli, ayaklandırmalı ve seferber edebilmeliler. Mücadelelerine azimle devam edebilmeleri için, yığınların devlet güçlerinin işlediği faşist suçlara karşı adalet haykırışlarına yanıt verebilmeliler.
YHO medyaya yansıyan kayıplar ve teslimiyetle nasıl başa çıkıyor?
Elbette ki FKP/YHO, kayıpların ve yenilgilerin savaşın gidişatı içerisinde kaçınılmaz olduğunu biliyor. Fakat Parti ve YHO aynı zamanda haberlere yansıtılan kayıpların ve teslimiyetin gerçek dışı olduğunun da bilincinde. Düşmanın, daha birkaç yıl evvel YHO’nun sadece 4,000 veya daha az savaşçısı olduğunu iddia ederken, şimdilerde 20,000 YHO üyesinin teslim olduğu yönündeki iddiaları gülünç. Gerçekte, bu “teslimiyetlerin” çoğu, aralıksız askeri baskı, taciz ve tehditlere maruz kalan silahsız sivillerden ibaret.
YHO savaşçılarının ideolojik ve siyasi bilinci daimi eğitim ve kültürel çalışmalarla sağlamlaştırılmıştır. Çelikleşmiş, savaşmakta kararlı ve halkın davasında kendi hayatlarını feda etmeye hazırdırlar. Düşen yoldaşlar unutulmaz, anılır ve onurlandırılır.
YHO birimleri aynı zamanda kendi zayıflıklarını değerlendirmeli ve onlardan öğrenmelidirler. Çoğu kez yaşanan kayıplar disiplin hatalarının veya en temek askeri ilkelerin izlenmesindeki hataların sonucu olmakta.
YHO silahlı direnişe yeni katılımlar sağlamakta başarılı mı? Eğer öyleyse, onları mücadeleye katan nedir?
Mevcutta YHO’ya köylü yığınlardan ve özellikle gençlik içerisinden istikrarlı bir katılım akışı var. Yeni katılımların örgütlenmesi, bilhassa toprak reformu ile anti-feodal mücadelelerin köylü yığınlar ile YHO tarafından birlikte yürütülmekte olduğu gerilla alanlarında daha da kuvvetli. Bu alanlarda Kızıl savaşçılar gençler tarafından rol model addediliyor ve pek çoğu, kendileri de Kızıl savaşçılara katılarak kendi topluluklarına hizmet etmeye ve devrimci davayı ilerletmeye can atıyor.
Düşmanın faşist gaddarlığını gören veya tecrübe eden yığınlar çoğunlukla YHO’ya katılmaya yöneliyor. Yalnızca YHO’ya katılarak kendilerini savunabileceklerini, geri savaşabileceklerini ve adalete erişebileceklerini görüyorlar. Kitleler içinde öne çıkan pek çok eylemci, düşman tarafından peşlerine düşüldüğünde YHO’nun gerilla cephelerinde güvenli limanı arıyorlar.
Ayrıca YHO savaşçılarının arasına şehirlerdeki işçilerden ve entelektüellerden, özellikle de yeraltındaki devrimci örgütlerden istikrarlı katılımlar gerçekleşmekte. Pek çoğu, YHO’ya katılıyor çünkü toplumsal ve ulusal amaçlarını yalnızca silahlı devrim yoluyla elde edebileceklerini biliyorlar.
FKP/YHO ulusal ölçekte bir örgütsel ağa sahip fakat saflarınızda yabancı ülkelerden gönüllü savaşçılarınız var mı?
Evet, saflarımızda Filipinli olmayan uyruklardan olup da YHO’ya katılanlar var. Şu anda bile, deniz ötesinden Filipinler’deki silahlı mücadelenin nasıl parçası olunabileceğine dair sorular almaya devam ediyoruz.
“Marcos diktatörlüğünün, sıkıyönetimin 50. yıldönümünde geri dönüşü talihin çarpık bir sillesi gibi olsa da demokratik güçlerin mücadelesini canlandırıyor”
Marcos ailesinin ve yeni başkan Ferdinand Marcos Jr’in iktidara geri dönüşünü nasıl görüyorsunuz? Bu gelişme, babasının iktidardaki imtiyazını bilmeyenler için tarihsel olarak ne anlama geliyor?
Ferdinand Marcos Jr’in başkanlığa yükselişi ve Marcos’ların iktidara geri dönüşü, Filipinler’deki siyasi sistemin çürümüşlüğünü tüm ciddiyetiyle ortaya seriyor. Marcos Jr geçtiğimiz birkaç yıldır kelimenin tam anlamıyla hiçbir şey yapmamışken, Marcos’ların yasadışı yollarla ele geçirdiği uçsuz bucaksız serveti, iktidardaki Duterte kliğiyle birlikte otomatikleştirilmiş seçim sistemine hile karıştırrma yoluyla Marcos Jr’a “büyük zafer” getirecek tezgahı hazırlamak için kullandı. Marcos Jr’in, Arroyolar ve Estradalar’la da ittifaka girişerek, Duterte’lerle birlikte iktidara gelişi, Filipinler’deki en beter siyasi hanedanların birlikte iktidara gelişine işaret ediyor.
Marcos’ların, tam da Marcos’un diktatör babası tarafından 1972’de yürürlüğe konan ve Filipin halkı için 14 yıllık terör ve yağma dönemini başlatan sıkıyönetimin 50. yıldönümünde iktidara geri dönmesi, adeta talihin çarpık bir sillesi gibi. Baba Marcos, kongreyi lağvetti ve tüm mahkemeleri kapatıp askeri yönetim kurdu. Yaklaşık 70,000 kişinin tutuklanması, 30,000’den fazla kişinin işkence görmesi ve 3,000’den fazla kişinin öldürülmesiyle kendisini gösterecek şekilde, tüm muhalefeti ve ve direnişi ezdi. Marcoslar büyük sektörlerdeki işleri kendilerine aldı ve devlet tahvilleri ile kamu borçlarını yağmaladı. Tahminlere göre iktidarları sırasında, çoğunluğu deniz aşırı bankalarda, sahte şirketlerde ve mücevher, tablo ve diğer lüks eşyalar biçiminde zulalanan 10 milyar dolardan fazla servet toparladılar. Bu servetin büyük kısmı onlarda kaldı ve siyasi rehabilitasyonları için kullanıldı. Marcos’lar geçtiğimiz yıllarda ve özellikle son seçimlerde etkin biçimde, tarihin rezil bir çarpıtmasıyla sıkıyönetim yıllarının Filipinler’in “altın yılları” olduğu anlatısını pompaladılar. Marcos’lar muhakkak ki yenilenen iktidarlarını daha fazla servet ve siyasi hanedanlıklarının genişletilmesi amacıyla kullanacaklardır.
Diğer yandan, Marcos’ların sıkıyönetimin 50. yıldönümünde tüm vahametiyle siyasi iktidara dönüşü, Filipinler’deki yurtsever, ilerici, demokratik güçleri sıkıyönetimin tüm kurbanları için adalet talep etmek ve mevcut Marcos rejimi ile onun anti-demokratik, ulusa karşıt politikalarına karşı şiddetli bir kampanya yürüterek dövüşmek üzere canlandırdı.
Hükümet FKP ile barış görüşmelerini sürdürmeyeceğini açıkladı. Bu YHO’nun eylemlerini nasıl şekillendirecek?
Marcos rejiminin Filipinler Ulusal Demokratik Cephesi ile barış görüşmeleri yürütmeyi reddetmesi, YHO’ya silahlı mücadeleyi ileri taşıması için daha da fazla sebep veriyor. Marcos geçtiğimiz gün, silahlı kuvvetlerine kontrgerilla savaşının “temposunu yükseltme” emri verdi, ki bunun halka karşı daha da azgın bir polis ve asker istismarından başka sonucu olmayacak. Geçmiş tüm rejimler gibi, Marcos da yürürlükteki topraksızlık ve toprağa el koyma sorunundan konuşmaya niyetli değil. Oysa, sorun yaygınlıkla köylülerin topraklarından edilmesiyle sonuçlanacak şekilde, yabancı çokuluslu şirketlerin maden operasyonlarını ve mahsul çıkarmak için plantasyonlarını genişletme amaçlı akınlarından ötürü daha da kızışıyor.
Yorumlar 1