Emperyalizm esas olarak, sermaye ve siyasal nüfuz ihraç eden büyük kapitalist güçlerin dünyayı bölüşümlerinin tamamlandığı bir durum olarak tarif ediliyordu. Günümüzde ise, eşitsiz gelişime bağlı olarak dünyanın büyük kapitalist güçlerce yeniden bölüşümüne tanık olunuyor ve tüm gelişmelerde belirleyici olan bu süreç, kendisini, hiçbir halkası birbirinden bağımsız düşünülemeyecek bir zincir biçimindeki savaşlarla gösteriyor. Bu bağlamda küresel paylaşım savaşının açık ve özgün kesitlerinden Donbass’ta yaşananları, Donetsk Halk Cumhuriyeti Komünist Partisi ile konuştuk.
1- Kapitalizmin küresel ölçekteki krizini ve dolayısıyla sürmekte olan paylaşım savaşını, bilhassa Ukrayna ve Donbass üzerindeki etkileri bakımından nasıl değerlendiriyorsunuz?
“Bitmeyen Savaşlar”, emperyalizmin sistematik kriz içinde olduğunu gösteriyor. Bu savaşların yardımı ile kapitalistler aşırı üretim – ya da eksik tüketim sorununu çözmeye çalışıyorlar. Emperyalizmin bu aşaması, üretim araçlarının kısmi imhasını içeriyor. Sovyetler Birliği’nin çözülmesi, gelişmiş kapitalist ülkelerin üretimlerinin bir süre için artışına olanak sağladı. Bu, eski Sovyetler Birliği ülkelerinin üretiminde, belirgin düşüşler yarattı.
Yirmi yıldan fazla süredir Sovyetler coğrafyasının emperyalist politikanın etkisinde olduğunu görüyoruz. Ama petrol ve doğal gaz değerinin konjonktürel yardımı ile, Rusya, yeterli sermayenin birikebileceği etkili bir merkez oldu. Kesinlikle ikinci Sovyetler Birliği anlamına gelmeyen, burjuva ülkelerden oluşan Avrasya Ekonomik Birliği’nin sayesinde Moskova, küresel sistemdeki iş bölümünde, kendisine uygun gördüğü yeri elde etme amacındadır. 2014 yılında gerçekleşen olaylar, Rusya’nın emperyalist politiğin nesnesi olmaktan, öznesi olmaya geçiş yaptığını gösteriyor. Aslında Batı, Rusya’nın “Kırım’ı işgal ettiğini” söylerken, benzer bir politikayı tüm dünyada, özellikle de Ortadoğu’da uygulayan ABD karşısında, kimi sebeplerden ötürü sessiz kalıyor.
Ukrayna’da oluşmuş durum, Amerikan emperyalizminin eski gücünü kaybettiğini ve Rus rakibinin gücünü tanımaya zorlandığını gösteriyor. ABD ve AB desteğiyle yapılmasına rağmen Kiev’de gerçekleştirilen darbe sonrasında hükümet Kırım ve Donbass’ın yarısı üzerindeki kontrolünü kaybetti. Bu açıkça eski Sovyet coğrafyasında ki güç dengelerini gösteriyor. Kırım’da Rus ordusunun doğrudan müdahalesi ile her şey kan dökülmeden gerçekleşse de Donbass’ta çatışmalar dördüncü yılında devam ediyor. Bu, Rusya’nın Donbass’a doğrudan değil, dolaylı bir etkisi olduğunun da göstergesi. Yine de Donbass’ta yaşayan, 2014 referandumunda oy kullananların çoğunluğu, şüphesiz ki “Kırım Senaryosu”nun aynı şekilde tekrarlanmasını istiyor.
2.DHC-KP’nin politik planı Donetsk Halk Cumhuriyeti’nin bir parçası olmak. DHC’de komünistler ne kadar etkin bir politika yürütüyorlar?
Komünistler, Donbass’taki olayların oldukça aktif bir parçasıydılar. Kiev’de darbe gerçekleşirken komünistler, ilk olarak hızla Donetsk’teki “Lenin Heykeli”ni güvenlik altına almaya gittiler ve gösterilerin aktif bir parçası oldular. Buna karşılık UKP, Donetsk Bölge Komitesinden eylemlerin sonlandırılması ve seçimlere hazırlık yapılmasını istedi. Bunun sonucunda partinin orta seviyedeki kadroları ve yöneticileriyle il ve ilçe yöneticileri, partinin ve bölgenin geleceğini belirlemek için sorumluluk aldılar.
Ukrayna Komünist Partisi, Kirov Bölge Komitesi’nin birinci sekreteri ve şu an ki DHC-KP Merkez Komitesi’nin birinci sekreteri, aynı zamanda DHC’nin Bağımsızlık Bildirgesini ve kanunlarını yazan Boris Litvinov, DHC Yüksek Konseyi/Sovyeti’nin başkanı oldu. Donbass’ın tümünde, parti örgütlerinin olması sayesinde, komünistlerin etkin katılımıyla seçim komisyonu oluşturuldu ve 11 Mayıs 2014 referandumu düzenlendi. 98 üyeden oluşan, Yüksek DHC Komitesine 20’den fazla komünist delege seçildi.
Bugün, komünistler, cumhuriyetin politik yaşamından uzaklaştırılıyor. DHC Halk Komitesi’nde bir tane bile komünist delege bulunmamakta. Bunun açıkça gösterdiği, mevcut yönetim, cumhuriyetin tek resmi partisi olan DHC-KP’i ideolojik ve politik bakımdan baş rakibi olarak görüyor. Komünist Parti, yine de politik faaliyetini sürdürüyor, parti örgütlenmesini güçlendiriyor ve üyelerinin teorik seviyelerini yükseltiyor. Komünistler, cumhuriyetin kuruluşunda büyük çaba gösterdiler. Artık işin önemli kısmı uluslararası tanınırlık kazanmak. Bunu sağlamak, özellikle uluslararası görüşmelere katılmak ve partiler arası ilişki kurmakla mümkün.
3.DHC-KP, meclis temsiliyeti ile birlikte “Donetsk Cumhuriyeti” adlı politik organizasyonun bir parçası. Ayrıca faşistlere ağır kayıplar verdirilerek özgürleştirilen, Debaltsevo gibi bölgelerde orak-çekiçli kızıl bayrakların ve bu sembolleri kullanan tugayların varlığına tanık olduk. Politik ve maddi süreçlerin yanı sıra askeri anlamda da komünistler DHC ve LHC içerisinde ne kadar etkin?
UKP Slavyansk Halk Komitesi birinci sekreteri, şimdi ise DHC-KP ikinci sekreteri Anatoli Hmelov, askeri savunmanın kuruluşunda, Slavyansk’ta savaştı. DHC-KP Kubişevsk Bölge birinci sekreteri, Georgi Ruban, Cumhuriyet Muhafızları için keskin nişancılar eğitti. DHC-KP Makhaev Halk Komitesi Temsilcisi, çatışmaların ilk gününden savunma kurulmasına katıldı. Komünist Parti’nin pek çok üyesi ve sempatizanı, DHC’deki iç savaşa katıldı. Özellikle “Pyatanşke” isimli bir alt bölükle komünistler, düzenli olarak insani yardım hizmeti sağladılar.
Debalstevo’nun özgürleştirilmesinde etkin bir şekilde yer alan Aleksey Mozgoyov’un komutasındaki, “Prizrak” tugayı kilit bir rol oynadı. Bu süreç, Aleksey Markov komiserliğinde Dobrovolçeski Komünist yapılanmasının oluşmasını sağladı. Şu anda kendisi, “Prizrak”ın kumandanı. Arkadaşımız ve yoldaşımız, Donetskli komünist Vsevolod Petrovski, 15 Şubat 2015’te Debalsevo’da savaş birlikleri oluşturulurken şehit düştü. Diğer bir yoldaşımız Yevgeni Ballenberg, tugayın, politik bölümünü kurdu. Yevgeni ve Vsevolod ile savaştan önce gençlik içinde komünist propaganda yürüten, “Henrika” isimli bir işçi kulübü kurduk.
4. Halkın kendi kaderini tayin süreçlerine katılımı ne düzeyde?
Donbass’ta yaşananların, Kiev’de oligarşinin örgütlediği, faşist grupların yaptığı, hükümet darbesi “Euromaidan”dan ana farkı; yerel nüfus gücünün geniş katılımıyla gerçekleşmiş olmasıdır. Donbass’taki itici güç ise proletaryaya dayalı küçük burjuvazi oldu. Protestolara katılan işçiler, sınıfsal bir tutumdan ziyade darbe karşıtı bir tutum içindeydiler. Donbass’ta anti-oligarşik sloganlar ön plandaydı. Bu, oligarşinin darbeyi desteklemesinden ileri geliyordu. Bu yüzden komünistler, olayların başladığı ilk günden itibaren, kitleler içinde sınıfsal bir duruşun ön plana çıkarılması için çalışıyor.
Şüphesiz, eğer Viktor Yanukoviç, AB ile üyeliği sağlayabilseydi, Donbasslı işçiler, bugün Ukrayna sanayisini yıkmakta olan Avrupa ülkelerine karşı ayaklanacaklardı. Doksanlı yıllarda çalışanlar, işletmelerin kapatılmasına karşı neredeyse hiç protesto düzenlemediler. 2013’te olanlar ise kesinlikle protestoydu. Ama Viktor Yanukoviç son anda idrak etti ki “ Avrupalı Partnerleri” AB anlaşması ile Ukrayna sanayisinin ölümünü takas ediyorlardı. Devrik başkanın yerine geçen kişi de ülke ekonomisini karşılıksız teslim etmeye hazırdı. Ortada karşılıklı hiçbir denkliğin olmadığı, iş sahiplerinin çoğunun karşı olduğu bir takas vardı. Kiev’de ki hükümet darbesi, yolunu ayırıp, kendini Ukrayna boyunduruğundan kurtarmak isteyen Donbass için ateşleyici işlevi gördü.
Ne yazık ki hala işçilerin büyük kısmında ve diğer tarihi eylemlerde, proletarya ruhundan bahsedemiyoruz. Sınıf bilincinden yoksun işçiler, kaçınılmaz olarak “burjuvazinin sol kanadı” rolünü oynayacaklardır. Hatırlayalım; eski Sovyet ülkesinde proletarya, kendi politikasını en son 1980’li yılların sonunda – yaklaşık 30 yıl önce – Sovyet etkisine karşı sergilemişti. Donbasslı madenciler ise sosyal tutumun değişimine karşı büyük mitingler düzenlemişlerdi. O zamandan bu zamana; proletaryanın bilinci reaksiyoner olarak kaldı.
Emperyalist ana akım medyada bölgenizdeki gelişmelere yer verilmemesi ve dolayısıyla dünyanın geri kalan sıcak savaş bölgelerindeki gelişmelere kıyasla coğrafyanızda yaşananlara karşı bilgi ve hâkimiyet eksikliği olduğu söylenebilir ki bu durum siyasi manipülasyonu mümkün kılıyor. Yine ana akım medya tarafından sıklıkla dile getirilen önemli bir konu olarak Rusya Federasyonu’nun DPR ve LPR ile ilişkileri sizce nasıl? Siz Rusya’yı siyasi duruşu bakımından nasıl değerlendiriyorsunuz?
Özellikle, 2 Mayıs’da Odesa’daki olay ve 9 Mayıs’da Maripol’deki olay sonrası 11 Mayıs referandumunda Donbasslıların çoğu cumhuriyet için oy kullandı. O zamana kadar yüksek sesle söylenen ve öngörülen özellikle de “Kırım Senaryosu”nun tekrarlanacağı, referandumun düzenlenmesinin ardından Donbass’ın Rusya’nın bir parçası olacağıydı. Gerçekte ise Rusya yönetiminin kendisi, benzer bir senaryonun tekrar etmesi konusunda acele etmiyordu, Vladimir Putin, referandum tarihinin ertelenmesi konusunda öneride bulundu. Bunların haricinde Rusya Federasyonu’ndan DHC ve LHC’ye sistematik yardım, Donbass’a ilk insani yardım konvoyu ancak 2014 Ağustosunda ulaştı.
Rusya’nın burjuva ülkelerden biri olmasına karşın, Donbass’ın, Avrasya Ekonomik Ortaklığı’na katılmaya aday oluşundan yana olması, onun, işçi hareketinin yolunda hala bir engel olmadığını gösteriyor. Donbasslı işçiler ve Ukraynalılar özgürce, Rusya bölgesinden yararlanabilir ve orada çalışabilirler. Aynı şeyi, hiçbir ekonomik problemi çözmeyecek ve Ukrayna sanayisinin imhası sonuçlanacak olan Avrupa Birliği konusunda söyleyemiyoruz; Ukraynalı misafir işçilerin Avrupa Birliği ülkelerinde özgürce iş arama ve dolaşım haklarından mahrum kalmaları bile söz konusu. “Vizesiz” dolaşımın, ilk aşamada turistik geziler için olacağı öngörülüyor.
Avrupa’nın politikası sanayisizleştirmedir. Düşünün, bu yıl eylülde Ukrayna bölgesi ABD’den kömür ithal etmeye başladı. Bunlar olurken Ukrayna ordusunun ağır silahları Donbasslı madencileri imha ediyordu. Bu da, öne sürülen “Donbass eğer Ukrayna’nın parçası olarak kalsaydı iş alanlarını koruyup yıkıcı savaştan uzak kalabilirdi” savlarının gerçeği yansıtmadığının kanıtı. Kiev’de 2014 yılında iktidara gelenler, hızla ve tam anlamıyla Ukrayna pazarının, yabancı sermaye tarafından yutulması projesinin hazırlığını yapmaya başlamıştır.
Ancak böylesi bir ayrılma, DHC ve LHC’nin sanayi potansiyelini korumasına imkân vermektedir. Bu yıl sürerken, Khartsyzk’ta bulunan kablo fabrikasında, Yuzovsky’de metalurji fabrikasında, Novoazovskom bölgesinde elektrik iletim hattı inşaatında, Torez’de yeni açılmış lav madenlerinde ayaklanmalar yaşandı. Bu sırada ise Kiev, silahlı güçlerinin yardımı ile hızla Donbass’ta bulunan işletmelerin büyük bir kısmını toprağa gömecek olan Avrupa standartlarına geçişi planlanıyordu. Sanayinin olmadığı yerde tarihin öznesi proletarya da yoktur.(*)
Alexander Zakharchenko’nun yakın zamandaki “MaloRossiya” çıkışını nasıl değerlendiriyorsunuz? Ukrayna ve bölgenin kalanıyla, “Minsk Anlaşma”sını da hesaba katarak gelecekteki ilişkilerinizi nasıl yorumlayabilirsiniz?
“MaloRossiya” projesi, dar perspektifli, erken bir tasarıydı. Şu an yazarı dâhil hakkında konuşan yok. Şimdi, eski Ukrayna bölgesinde güç dengeleri inşa ediliyor. Kırım, Rusya ile birleşti, ama Donbass bölgesinden iki cumhuriyet çıktı. Yakın gelecekte hiçbir şey durumun temel karakterinin değişeceğine işaret etmiyor. Debaltsevo için yapılan sert savaşlardan sonra cephe hattında kayda değer herhangi bir değişim olmadı. Uzun erimli savaş, üçüncü yılında devam etmekte ama durumun çehresi, “ne savaş, ne barış” olarak anlatılabilir.
Bizler, Donbasslı komünistler olarak biliyoruz ki, Ukraynalı komünist yoldaşlarımız da faşist rejimle mücadele ediyorlar. Onları destekliyoruz. Ama aynı zamanda da biliyoruz ki herhangi bir şekilde Ukrayna ile bir araya gelmeyi ve özerk statü elde etmeyi konuşma olasılığı ancak ve ancak faşistlerle oligarkların olmadığı, tamamen farklı bir Ukrayna ile mümkün. Aksi takdirde, Kiev’deki darbeyi kabul etmeyen Donbass’ı, Odesa’daki gibi sivillere yönelik soykırım tehlikesi beklemektedir.
–
Yolculuk için çeviren: D. Havadır