Gazete Yolculuk Haber Merkezi
Devrimci Hareket, internet sitesinden bir açıklama yayımlayarak, “Sınıflar mücadelesinin binlerce yıllık birikim hazinesinin en önemli niteliklerinden biri de dogmaların esiri olmamak, teoriyi pratiğe zaman ve mekânın gerekleri dahilinde taşımaktır. Dünya ölçeğinde anlaşılır nedenlerle de olsa mücadelenin “dar pratikçiliğe” varan düzeyde, yaygınlıkla, seçimlere kadar daralması ve hatta neoliberal ittifakları meşru görecek denli sandık sonuçlarına odaklanması, sorunun bir ülke ile sınırlı olmadığını gösteriyor.” ifadeleri kullanıldı. Açıklamanın tamamı ise şöyle:
Toplumsal kirlenmenin antiteziyiz biz
Hem örnek model oluşturmalı ilişkilerimiz
Hem de var olana karşı panzehir üretmeli
Kolektif emeğimiz…
“Çelişmelerin derinleştiği, çatışmaların sertleştiği bir süreçten geçiyoruz. Bunu Gazze’den de Ukrayna’dan da Rusya ve Çin’e yönelik kuşatmadan da Moskova’daki katliamdan da Kızıldeniz girişine yapılan yığınaktan da Ortadoğu’daki baş döndürücü trafikten de silahlanma yarışından da emekçilerin yok sayılması ve tekelleşmeye eşlik eden yoksullaşmadan da izlemek mümkün.
Sınıfsal terminolojide bunun adı 3. Yeniden Paylaşım Savaşı’dır. Başka bir bağlam içinde söylersek dünya ölçeğinde bir darbe ikliminden geçiliyor. Bunun anlamı, sermaye iktidarlarının bugüne dek kendi koydukları yasalara dahi uymamaları, demokrasinin şeklî olanından dahi vazgeçip diktatörlüğün sınıflı tarih boyunca biriken tüm tecrübelerine sarılmalarıdır.
Görünen o ki uzun ve inişli çıkışlı bir süreç yaşanacak; insan hayatını, doğanın ve hatta tüm gezegenin varlığını hiçe sayacak düzeyde ölçüsüz bir saldırganlıkla karşı karşıya kalacağız. Amazon ormanlarının taammüden yakılması, Akbelen, Kaz dağları, İliç vb. bunun sadece ipuçlarıdır.
Sermayenin gemi azıya aldığı, azami kozlarını kullandığı ve devletin görece özerkliğine dahi tahammülünün kalmadığı böylesi süreçlerde seçimlerin önemi elbette azalıyor. Ancak Ülkemizde Mayıs genel seçimlerinin konjonktürel niteliğinin bugüne sarkan etkisi ve AKP/Saray rejiminin niteliği düşünüldüğünde, 1 Nisan sonrasındaki süreçte beklenen saldırganlığı görece de olsa etkileyebilecek olması sebebiyle, oy tercihinde bulunurken, AKP’nin iktidarda olduğu gibi yerelde de (geriletilmediği durumlarda) etkisini artırmasının, elini güçlendirmesinin yaratacağı sonuçlar dikkate alınmalıdır. “AKP’nin geriletilmesi” dolayısıyla da farklı sermaye kesimleri arasındaki çelişme elbette temel önemde değildir. Ancak bütünüyle önemsiz de değildir. Sandıkta bu sorumluluk (kimi yerellerde sol-sosyalist adayların desteklenmesi dahil) yerine getirildikten sonra, 31 Mart’ta sonuç ne olursa olsun, 1 Nisan’a gerekli araç ve yöntem donanımı ile girilmeli; birleşik mücadelenin gerekleri için bugünden kollar sıvanmalıdır.
31 Mart’tan 1 Mayıs’a
Sınıflar mücadelesinin binlerce yıllık birikim hazinesinin en önemli niteliklerinden biri de dogmaların esiri olmamak, teoriyi pratiğe zaman ve mekânın gerekleri dahilinde taşımaktır. Dünya ölçeğinde anlaşılır nedenlerle de olsa mücadelenin “dar pratikçiliğe” varan düzeyde, yaygınlıkla, seçimlere kadar daralması ve hatta neoliberal ittifakları meşru görecek denli sandık sonuçlarına odaklanması, sorunun bir ülke ile sınırlı olmadığını gösteriyor.
Türkiye solunda, Marksist-Leninist mirasın her şeye rağmen önemini koruyor olması belirli avantajlar sağlasa da son tahlilde emek-sermaye çelişmesinin bugün geldiği aşamayı küresel boyutta görmek, enternasyonal ufka sahip olmak, ülke özgülünde nitelikli-bağımsız bir hat oluşturmaya engel değildir. Aksine, Devrimci Yol’un yaşayarak güncellenen teorik ve pratik mirasının öğreticiliği ve bugüne taşınan boyutu, Türkiye’nin Marksizmi açısından hiç de belirsizlik veya bilinemezcilik içinde olunmadığını gösteriyor.
Kişiselleştirme, öznelleştirerek içini boşaltma, resmi tarih yazma vb. sığlıklar/çarpıklıklar, olgunun özünü değiştirmiyor; Mahir’in üretkenliği ve önderliğindeki THKP-C, Türkiye’nin Marksizmini ortaya koymuş, Devrimci Yol da bu birikimi devralarak ’70’li yılların sınıflar mücadelesi pratiğinde yeniden üretmiştir. Bu bağlamda Devrimci Yol; konjonktürel değil yaşayan bir harekettir. Hem dünün hem de bugünün yanıtıdır. Hem Mustafa Özenç‘tir hem balet Aydın Erol‘dur. Hem Tariş‘tir hem Gültepe‘dir. Hem 30 Mart hem 1 Mayıs’tır.
Konu ister seçim ister yoksullaştırma, isterse faşizmin ve emperyalizmin saldırganlığı olsun, ezberin değil somut durumun gereklerinin siyasetini yapan Devrimci Yolculuğun gerekleri aynı zamanda ne yapılması gerektiğinin yanıtıdır. Devrimci Yolcular için 1977’den bugüne bir moral anlam da taşıyan 1 Mayıs, sınıfsal bakışın, sınıftan ve emek-sermaye çelişmesinden ne anlaşılması gerektiğinin bayraklaşmış tarihidir.
Tüm yoldaşlara, dostlara ve halkımıza çağrımızdır
Sınıflar mücadelesi, bir tarihsel kesitten veya bir raunttan ibaret olmadığı gibi seçimlerle veya dönemsel ihtiyaçlarla sınırlanamaz. 1 Nisan, iktidarın seçimler nedeniyle belirli oranlarda ertelediği saldırganlığının, hak gaspları ve yoksullaştırıcı adımların atılacağı bir sürecin başlangıcı olurken aynı zamanda 1 Mayıs’ın habercisidir. Bu süreçte, Mayıs’a doğru Denizlerin, Fikri’nin, İbrahim’in ve Kadir-Sinan-Alparslan’ın öğretici mirasıyla ve ayak izlerinden ilerlerken rehberimiz birleşik mücadeleye vurgu yapan sözlü ve pratik birikim olmalıdır.
İnsanlığa 1 Mayıs geleneğini kazandıran proleterlerden Chicagolu Louis Lingg’in, “Sizi, yetkinizi tanımıyorum! Bu yüzden asın beni!” içerikli mesajını veya August Spies‘in “Durmayın bizi asın! burada bir kıvılcımı yok edeceksiniz; ama orada, önünüzde ve arkanızda her yerde başka kıvılcımlar çakacaktır” biçimindeki duruşunu/öngörüsünü 6 Mayıs 1972’de sehpaya gülümseyerek yürüyen Deniz-Yusuf-Hüseyin’in bugün hala güncelliğini/önemini koruyan mesajlarıyla beraber anabilmek gerekiyor.
Zaman, tekleşmenin ve yalnızlaşmanın değil bilek ve yürek ortaklaşmasıyla çoğalmanın önemine işaret ediyor. Süreç, halk saflarındaki tüm yapılanmaları farklarını değil ufuklarını, imkân ve iradelerini birleştirmek üzere göreve çağırıyor. Şimdi tüm ezilenlerin, tüm halkların kardeşleşmesinin zamanıdır. 2024 1 Mayıs’ında kazanım, bu yönde atılacak adımlar oranında olacaktır.”
Devrimci Hareket
28 Mart 2024